Çocuğunuz Köleniz mi?

“Annelik, Babalık” kavramı, sanılanın aksine bir bebeğe sahip olmayla değil, bir bebeğin hayalini kurmayla beraber başlar. Kız ya da erkek, sarışın ya da esmer, renkli gözlü ya da değil, uslu ya da yaramaz, arkadaş gibi ya da köle… Bütün bu tanımlamalar arasında “köle” kavramı dikkatinizi çekmiş olabilir. “Nasıl yani? Çocuklarımızın bizim kölemiz olmasını ne diye isteyelim ki?” diyebilirsiniz.

Peki, o zaman şöyle diyelim; çocuğunuzun sizi dinlemesini, neyi uygun görüyorsanız onu yapmasını, istemediğiniz, hoşlanmadığınız özelliklerinden kurtulmasını istemez misiniz? Okulunda derslerinde başarılı olmasını, seçtiği arkadaşlarının sizin onayladığınız kişiler olmasını, pişirdiğiniz bamya yemeğini keyifle yemesini, istediğiniz kıyafetleri giymesini, bir ortama girdiğinde girişken, konuşkan, takdir toplayacak bir tavırda olmasını istemez misiniz?

Çoğunuz bu sorulara evet diyebilirsiniz. O zaman buna bir de şuradan bakalım; bu tanımlamaları yaparken hep sizden, ne istediğinizden ya da istemediğinizden bahsetmiş olduk. Yani çocuğunuzun nasıl bir kişi olacağını, sizin tercihleriniz ya da beklentilerinizden oluşturmuş olduk. Peki ya çocuğunuz? Onun istekleri, tercihleri, yaşadığı dönemin, çevrenin ona eşlik ettikleri?

“Çocuğunuzun sizin köleniz olması” ne kadar da rahatsız edici bir ifade değil mi? Peki, davranışlarını, hareketlerini, konuşmalarını sizin isteklerinize göre oluşturmasını isteyerek, onu yok saymış olmaz mısınız? Ondan sizin istediğiniz hayatı yaşamasını isterseniz bir nevi sizin köleniz haline gelmiş olmaz mı?

Her çocuk belli bir fıtrat üzerine doğar. Görüntüsünün ya da davranışlarının genetik olan tarafı da vardır, beklentilerle ya da gördükleriyle beraber şekillenen tarafı da. Siz ne bekliyor olursanız olun, o zaten sahip olduklarıyla beraber doğar. Ama o sahip olduklarını yüceltmek ya da törpülemek anne babanın elindedir.

Siz ne kadar hırslı olmasını isterseniz isteyin, eğer daha rahat bir mizaca sahipse hiçbir zaman sizin istediğiniz rekabetsel ortamlara girmeyecektir. Ama bu konuda zorlayıcı olursanız, yani kafanızdaki o şablona uymasını beklerseniz, ya sırf siz istediğiniz için, kendini fazlasıyla kontrol etmeye çalışacak ya da alabildiğine, sizi iyice rahatsız edecek şekilde rahat, umursamaz olacaktır.

Buraya kadarki kısımla beraber çocuğunuz rahatsa bırakın rahat olsun, istemiyorsa kesinlikle yapmasın gibi bir anlam çıkarmak çok da doğru olmayacaktır. Çünkü çocuk eğitiminde, çocuk ruh sağlığında, her konuda olduğu gibi yine bir denge unsuru vardır.

Anne Babalık, temelinde rehberlik etmeyi barındırır. Çocuğun özelliklerini, tercihlerini, isteklerini ya da istemediklerini görüp, içlerinde sağlığına, güvenliğine engel teşkil edecek bir durum varsa ya da kendine ve/veya başkalarına zarar verecek bir durum varsa, o zaman müdahale edip, doğru yola yönlendirilmesi gerekir. Ama eğer yoksa ve sırf anne baba olarak biz bundan hoşlanmıyoruz diye engel olmaya çalışıyorsak, o zaman durup düşünmekte fayda vardır.

Sadece sizin isteklerinize göre hareket etmeyi öğrenen çocuklar, hiç sorun çıkarmayan çocuklar olarak değerlendirilir. Fakat bu oldukça yanıltıcıdır. Çünkü bu çocuklar, yetişkin olduklarında aslında hiç büyümemiş olurlar. Bugün annesinin onayını arayan çocuk, büyüdüğünde, kendi özerk kararlarını alamayan, sorumluluk almaktan çekinen, bir başkasının onayıyla hareket etmek zorunda kalan bir yetişkine dönüşür.

Yazının başında “köle” olmaktan bahsetmiştik. Bu zamanın modern köleleri, bireyselleşememiş yani “kendi” olamamış, her işini başkalarına göre yapmış, sözde fedakâr ama özde korkak insanlarıdır. Fedakârlığı, kendini yok etmekle eş tutan bir zihniyete sahip yetişkinler yetiştirmektense, ne istediğini bilen, yardım etmeyi, destek olmayı, “kendi tercihleri doğrultusunda seçen” yetişkinler yetiştirmek, gelecek için çok daha ufuk açıcı olacaktır.

Her çocuk belli bir fıtrat üzerine doğar dedik.

İyi Anne Baba olmak, beklentileri ne olursa olsun, bir yandan o fıtratı anlamaya çalışıp bir yandan da bu fıtratı toplumsal, ahlaki normlarla dengelemeye çalışmaktır…

Bu benim doğrum olabilir ama bu zamanın doğrusu, çocuğumun doğrusu bu olmayabilir diyebilme esnekliğini gösterebilmektir…

Kendini, çocuğundan ayırabilmektir!

 

Uzm. Pedagog Zeynep TEMİZER ATALAR

Close

Sign in

Close

Cart (0)

Cart is empty No products in the cart.

Psikologia – Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Üsküdar Psikolojik Danışmanlık Merkezi





film izle